Korovirüs salgını bitti bitecek derken tüm dünya Maymun Çiçeği şoku yaşıyor. Hızla artış gösteren vakalar dünyada olduğu gibi ülkemizde de endişeleri artırdı. Maymun Çiçeği hastalığı ile ilgili ERTV’ye değerlendirmelerde bulunan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Özden, “Korona gibi pandemi oluşturabilecek bir virüs değil” dedi.
Dünya Covid-19 ile mücadeleye devam ederken 20 günde 21 ülkeye yayılan Maymun çiçeği virüsü endişe verici boyutlara ulaşmaya başladı. Birleşmiş Milletler bünyesinde çalışmalarını sürdüren Dünya Sağlık Örgütü ise salgının yayılmasının risk yarattığını duyurdu.
Gündemden düşmeyen Maymun Çiçeği hastalığı ile ilgili bilgiler veren İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Özden, hastalığın ateş ve döküntü olmak üzere 2 temel belirtisi olduğunu belirtti. Özden, “Maymun Çiçeği Hastalığı bizim eskiden gördüğümüz Çiçek Hastalığına benzer bir hastalık, o gruptan yine bir virüs hastalığa yol açıyor. 1958’lerde ilk maymunlarda tespit edildiği için bu adla anılmış ama esasında daha çok kemirgen hayvanlar dediğimiz hayvanlar; tavşan,sincap, fare gibi hayvanlarla temas sonrası insanlara bulaşan bir hastalık. Eskiden az görülen bu hastalık ilk olarak Afrika’da görülmüş Afrika’da seyahat edenler de Avrupa’da Amerika’da tek tük vakalar şeklinde görülmüş ama son gördüğümüz vakalar yıllar sonra birden Avrupa’nın çoğu ülkesinde yani 20 küsür ülkede ve Amerika’da ve belli bölgelerinde vakalar giderek artmaya başlamış öyle bir endişe var ama çiçek hastalığına benzer bir hastalık. Tarihte 1970’lerde insanda görülmüş. Genelde hayvanlardan yani kemirgenlerden bulaşıyor ama insandan insana da bulaşabilen bir hastalık. Özellikle iki önemli belirtisi var. Ateşle ve döküntülerle seyrediyor. Genellikle yüzde,kollarda,bacaklarda,avuç içinde, ayak tabanında böyle suçiçeği benzeri dediğimiz içi sıvı dolu döküntüler şeklinde karşımıza çıkıyor ve bu kişiden kişiye de genellikle vücut sıvılarıyla bulaşıyor. Tükürük gibi döküntüleri temas gibi yani genelde bir fiziksel temasta daha çok bulaşan korona gibi havada çok asılı kalan, hava yoluyla bulaşan bir virüs değil. Bu nedenle de pandemi yapması beklenmiyor. Bir de tipi biraz farklı DNA virüs dediğimiz korona gibi Pandemi endişesi yok şu anda. Çiçek aşısı olanlar yani bizde 50 yaşlar üzeri, kollarında büyük bir aşı izi olanlar genelde çiçek aşısı olmuş oluyor. Onlarda %85 koruyucu yani onlarda risk çok yok. Ama 40 yaş 50 yaş altı yani gençlerde özellikle risk teşkil ediyor. Daha önce çiçek aşısı olmadığı için ya da karşılaşılmadığı için bağışıklık oluşmamış. Onlar özellikle şu anda risk grubunu oluşturuyor. Yaşlı grup yani 40-50 yaş üzerindekilerde çok fazla risk yok gibi çünkü bir miktar koruyuculuk sağlıyor en azından diyebiliriz. Ortalama 15-20 gün sonra ateş, döküntüler, kayboluyor ve kabuk bağlıyor ,iyileşiyor. Normalde kendiliğinden iyileşen bir hastalık. Burada en çok korkulan yine korona da olduğu gibi bağışıklığı baskılanmış kişiler çocuklar, yaşlılar acaba bunlarda biraz daha ölüm oranları artar mı diye bir endişe var. Ama şu an bilgilerimiz hem iyi seyirli,kendiliğinden düzelen hem de ölüm oranları çok düşük bir hastalık” ifadelerini kullandı ve tedavisinin olmadığını söyledi.
Ülkemizde vakanın görülmediğini de dile getiren Prof. Dr. Özden, “Dünyada gerçekten hızla vaka artışı var. 200 küsür vaka var aslında çok değil yani koronayla kıyasladığımızda. Ama ne kadar artacak onu kestiremiyoruz. Endişeye neden olan birden Afrika öyküsü olmayan kişilerde de görülmeye başlaması. Acaba insandan insana farklı bir yoldan bulaşmaya başladı gibi bir endişe var. Ama genellikle fiziksel temas yoluyla bulaşıyor. Özellikle Dünya Sağlık Örgütü’nün endişesi acaba cinsel temas yoluyla da mı bulaşıyor, bu yolla mı ortaya çıktı gibi bir endişe var ama şu an yeni bir salgın demeyelim de yeni bir virüsle karşı karşıyayız diyebiliriz. Yani virüsün nasıl bulaştığı yeni… Acaba farklı bir bulaş yolu mu geliştirdi buradan biraz endişe ediliyor .” ifadelerini kullandı.
ERTV HABER MERKEZİ