Aslında toplum olarak en büyük sorunumuz belki de hoşgörüsüzlük…
Çünkü çoğu zaman şahit oluruz ya hani mesela trafikte. Kırmızı ışıkta, aslında sadece kırmızı ışıkta değil trafiğin işlediği her yerde görmek mümkün hiç ara vermeden çalan korna seslerini…
Buda haliyle bir strese neden olur sürücüde. Çünkü toplum olarak hoşgörüsüz, sabırsızız aslında…
Acil işimiz olmasa bile her zaman önceliğin kendimizde olmasını isteriz. İşte böyle düşünen ve bunu eylem haline getiren birçok sürücüye aslında dünyanın kendisi etrafında dönmediğini hatırlatan billboardlar hazırlanmalı bence.
Ehliyeti olan fakat bu tarz hoşgörüsüzlüklerden kaynaklı trafiğe çıkmaya cesaret edemeyen bir sürücü adayıyım aslında.
Trafikte sadece yolcu olarak bulunuyorum evet ama her gün defalarca maruz kaldığımız korna sesleri sürücü olmadığım halde kimi zaman iğretilik uyandırır oldu bende.
Eminim benim gibi düşünen birçok kadın sürücü ve sürücü adayı vardır. Ehliyet almadan önce hani kurslara yazılır ya sürücü adayları ve onlara ‘eğitim kursu kitapları’ dağıtılır. Aslında yapılması gereken en doğru şey öncelikle bu sürücü adaylarına ‘zorunlu trafikte hoşgörü’ dersi verilmesi kanaatindeyim.
Belki insanların karakterini değiştiremezsiniz, insanları hoşgörülü hale getiremezsiniz ama böylelikle en azından hoşgörünün kapılarını bir nevi de olsa aralamış olursunuz. İnsanlar hoşgörü hukukundan bir damla da olsa nasibini en azından trafikte almış olur.
Sadece trafikte mi hoşgörüsüzlük mevcut? Tabi ki hayır…
Hayatımızın hemen her alanı, başımızı çevirdiğimiz her kişinin içinde hoşgörüsüzlük mevcut. Bunun en bariz örneği maalesef ki üniversiteler… İlim, irfan yuvası üniversiteler bile hoşgörüsüz insanlarla dolu.
Kurulan arkadaşlıklar bile belli çizgiler dahilinde. İnsanlara tanışmak için ilk sorulan şeydir mesela adlarının ne olduğu. Fakat üniversiteler öyle bir hal aldı ki, insanlar birbirlerine adlarını sormak yerine siyasi görüşlerini, etnik kökenlerini vs. sorar oldular. Bunu yapanlarda geleceğe ışık tutması, topluma faydalı olması beklenen gençlerimizdir.
İnsanlar üniversitelerde gruplaşmalar içinde olmaktan öteye gitmiyorlar. Hele de kendine göre bir çevre, grup oluşturduysa kişi kendisinden farklı düşünen birini hemen karalama politikasına veya düşman belleme pozisyonuna bürünüyor maalesef ki…
Birbirimizden uzaklaşıyoruz farkında olmadan, toplum da hoşgörü olmayınca insanlar yalnızlaşıyor, birbirine güven kalmıyor buda haliyle toplumsal bunalımlar, kavga ve dövüş ortamına dönüşüyor. Bu olumsuz ortamın tek nedeni sevgi eksikliği.
Bunun en doğru tedavi yolu ise sevgiyi aramak, iliklerine kadar hissetmek ve elbette ki uygulamaktır.
Hoşgörüyü kendinize ilke edinirseniz seversiniz. Ayrıca sevilirsiniz de…